Çözüm Arama Konferansı’nda hukuk çevresi bir araya geldi

Elli İkinci Çözüm Arama Konferansında Yargıtay temsilcileri, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyeleri, akademisyenler, İNTES üyesi firmaların hukuk, insan kaynakları, idari ve mali işler temsilcilerinin bir araya geldiği yurt dışı hizmet sözleşmelerinde milletlerarası özel hukuk uygulaması ve iş hukuku sorunları ele alındı

İNTES’in “Yurt dışı hizmet sözleşmelerinde milletlerarası özel hukuk uygulaması ve iş hukuku sorunları” konulu 52. Çözüm Arama Konferansı 18 Şubat 2017 Cumartesi günü Hilton Otel’de yapıldı.

Konferansın açılışında konuşma yapan İNTES Başkanı Celal Koloğlu, İşçi, işveren ve işletmelerin birbirinden ayrı düşünülemez bir bütünün parçalar olduğunu belirterek, “ Günümüzde işveren güçlü, işçi güçsüz kavramı artık önemini yitirmiştir. Çünkü işçimiz artık;bilinçlidir, kayıt içindedir, sendikalıdır. İş hukuku ilkelerinin artık bu pencereden değerlendirilmesi gerekmektedir” dedi.
Yargıtay mensuplarımızla istişare ettiklerini ve Yargıtay birinci başkanının oluruyla toplantını düzenlendiğini kaydeden Koloğlu, şunları söyledi:
“Türk hukuk dünyasının çok saygın temsilcileriyle bir araya geliyoruz. İnşaat sektörü, istihdamın en yoğun olduğu sektörlerden birisidir. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında büyük projelere imza atıyoruz. Yıllık istihdam kapasitemiz iki milyon civarında yer alıyor. Yurt içinde olduğu kadar, yurt dışında da projelerimiz devam ediyor ve istihdam sağlıyoruz. Ancak yurt dışında istihdam sağlamak artık hem yüksek maliyetli hem de sorunlu hale gelmiştir. İşçilerimiz bizim için çok değerlidir ve onların yaptıkları işlere ve kalitelerine güveniyoruz. Üstlendikleri işleri başarı ile gerçekleştirdiklerini biliyoruz ve inanıyoruz. İşverenlerimiz yurt dışında yaptıkları işlerde Türk iş gücünün yüksek maliyetine rağmen yakın zamana kadar Türk işçilerimiz ile çalışıyorlardı. Çünkü üstlendiğimiz her iş ülkemize hizmet vermek, döviz kazandırmak anlamını taşıyordu.

İşçilik maliyetleri sorunu
Son yıllarda işverenlerin yüksek işçilik maliyetlerine ilave olarak önemli bir sorunla daha karşı karşıya kaldıklarını belirten Koloğlu “ Burada yargılamaya konu olan çok sayıda işçi- işveren uyuşmazlığından söz ediyoruz. Tüm bu nedenlerle işverenlerimiz haklı olarak yurt dışında yaptıkları projelerde artık Türk işçisi çalıştırmak istemiyorlar. Bu önemli sorunun nedenlerini konuşacağız” dedi. İNTES Başkanı Koloğlu şunları söyledi:
“Biliyorsunuz İşverenlerimiz yurt dışına götürdükleri işçileriyle İŞKUR nezdinde sözleşme imzalamaktadırlar. Bu sözleşmede; sözleşmenin feshi, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti konusunda düzenlemeler yapılmaktadır. Sözleşmede yer alan düzenlemelere göre uygulamada çalışılan ülke hukuku söz konusudur. Aynı şekilde Milletlerarası Özel Hukuk Kuralları da tarafların seçtikleri ülke hukukuna itibar edilmesine işaret etmektedir. Ancak işçilerimizin açtıkları davalarda Milletlerarası Özel Hukuk Kuralları ve İŞKUR sözleşmesi dikkate alınmamaktadır. Mahkemelerimiz bahse konu davalarda Türk İş Hukukunun uygulama yoluna gitmektedir. Kıdem tazminatı yönünden de aynı sorun ile karşı karşıyayız. Yurt dışında çalışan işçiler yönünden yabancı hukukun tespiti ve kıdem tazminatının da buna göre belirlenmesi gerekmektedir. Zira işçilerimiz, işin yapıldığı ülke hukukuna göre tüm alacaklarını almaktadırlar. Davalar sonucunda işverenlerimiz milyonlarca lira tazminat ödeme yükü altında kalmaktadır. Bu duruma neden olan diğer önemli konu ise zamanaşımı sorunudur. Fasılalarla farklı projelerde çalışan bir işçi yönünden zamanaşımı süresi hesaplanırken 30-40 yıl öncesine kadar bu sürenin esnetildiği görülmektedir.”

İş Mahkemelerinde işçi lehine yorum ilkesinin makul ölçüde uygulanmasını talep eden Koloğlu, “ Aksi halde çalışma hayatının büyük ölçüde zarar vereceğini değerlendirmelerinize sunuyorum. Yurt dışında çalışan işçilerimizin işverenlere açtığı on binlerce davadan söz ediyoruz. Bu durum hem yargının yükünü artırmakta hem de çalışma barışını olumsuz etkilemektedir. Bu sorunlar sonucu işverenlerimiz tercihlerini çalıştığı ülkenin işçisi ve yabancı işçi yönünde yapmaktadırlar. Bu temel soruna çözüm aramak tüm kesimlerin yararınadır.” dedi.
Öncelikle İnşaat işlerinin projeye özgü ve süreli olduğunun dikkate alınmasını isteyen Başkan Koloğlu, şöyle konuştu:
“ Zira bir projede bittiğinde yeni ihale alana kadar işin sürekliliğinden bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle zamanaşımı süresinde yapılacak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. İş Mahkemeleri Kanunu tasarısında zamanaşımı ile yeni bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buradaki zamanaşımı süresinin bir yıl gibi makul süre olması önemlidir. Dünyadaki birçok ülkede işçinin hakkını araması için bu süre yeterli görülmektedir. Hatta bu sürenin yürürlüğe girdiği tarihten önce sona eren iş sözleşmeleri bakımından altı aylık ek süre verilerek geçiş süresi tanınmalıdır. Bu geçiş süresi, yürürlük tarihinde önce fesih olan sözleşmeler ile sonrakiler arasında hakkaniyete uygun ve eşit bir uygulama yapmak adına önemlidir”

Sorunlar sosyal diyalogla çözülmeli
YOL-İŞ Sendikası Başkanı Ramazan Ağar, yaptığı konuşmada 1963 yılından beri inşaat iş kolunda faaliyet gösteren ve her zaman TÜRK-İŞ yönetiminde yer almış büyük bir sendika olduklarını kaydetti, “ YOL-İŞ, uzun yıllardır Türkiye’nin önde gelen İNTES üyesi özel sektör inşaat iş yerlerinde de örgütlenmiştir. Sendikamız, bu iş yerleri için İNTES ile toplu sözleşmeler bağıtlamış, üretim süreçlerinin iş barışı içinde en iyi şekilde sonuçlandırılmasına katkı sağlamıştır” dedi.

YOL-İŞ’in faaliyetini sürdürdüğü 50 yılda olduğu gibi, bugün de giderek geliştirdiği bu bilinçle hareket ettiğini, örgütlendiği iş yerlerinde taraf olmanın ötesinde kendilerini üretim sürecinin bir parçası ve ortağı olarak gördüklerini belirten Ağar şöyle konuştu:
“Sosyal diyalogu, iş yerlerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde ilk ve asıl araç olarak kabul etmektedir. YOL-İŞ, hiçbir zaman işveren olmazsa iş yerinin ve istihdamın, diğer deyişle işçinin olmayacağını göz ardı etmemiştir. Yurt dışında taahhüt işleri yapan İNTES üyesi inşaat firmalarının yabancı ülkelerde istihdam ettiği Türk vatandaşı işçilerin iş ilişkileri sona erdikten sonra işveren şirketlere karşı açtıkları davaların giderek artması sonucunda böyle bir toplantının yapılması gereği İNTES tarafından gündeme getirilmiştir. Biz de uyuşmazlıkların sosyal diyalog temelinde çözülmesine olan inancımız gereği, böyle bir toplantının yapılmasını faydalı buluyoruz. Sorunların ortaya konarak taraflar ve uzmanlar önünde tartışılmak suretiyle daha sağlıklı bir şekilde çözümleneceğine inanıyoruz.

Bugün burada inşaat sektörünün çok değerli işverenleri ve temsilcileri toplantının düzenlenmesine temel olan sorunları dile getireceklerdir. Çok değerli öğretim üyeleri ve Yargıtay’ın saygıdeğer Başkan ve üyeleri görüşlerini belirterek, ortaya konan sorunları çeşitli yönleriyle değerlendirecekler. Katılımcılar sorular sorup görüşlerini belirleyecekler. Çatışan fikirlerin ileri sürülüp değerlendirilmesi sonucunda uyuşmazlıkların çözümüne katkı sağlanması temennisiyle, İNTES tarafından düzenlenen bu seminerin başarılı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.”

İşçi, işveren ortak noktada anlaşmalı
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz konunun çok hassas olduğunun açık olarak anlaşıldığını aktararak konuya ilişkin görüşlerini açıkladı.

Yılmaz konunun tüm taraflarını ilgilendirdiğine ve ortak akıl ile çözülmesinin önemine işaret etti ve sözlerini şu şekilde ifade etti “Baktığımızda, konunun taraflarının hepsi bizim insanımız, bizim ülkemizin insanı. İşvereni bizim ülkenin işvereni, işçi öyle, konunun bir tarafında yer alan hukukçular da öyle. Yani, ortak menfaatlerimiz söz konusu. Neden söyledim? Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri 1972 yılında Libya ile başlamış ve o tarihten 2016 yılı sonuna kadar 113 ülkede büyüklüğü 300 milyar doları aşmış. Dünyanın en büyük 250 müteahhidi arasında Çin’den sonra 2. sıradayız. Bu, her türlü övgüyü hak eden, her türlü desteği hak eden büyük bir başarıdır. Ancak, işçi noktasında, işçi istihdamı yani Türk işçi istihdamı noktasında ters bir durum ortaya çıkmış. Yani, 2002 yıllarında 35 bin Türk işçisi bu projelerde istihdam edilirken, daha sonraki yıllardaki devasa artışa rağmen 2015 verilerine göre Türk işçi istihdamımız 31 bine düşmüş.

Nedenleri teknik nedenler olabilir, başka türlü kalifiye işçi sorunundan kaynaklanan nedenler olabilir ama bunun büyük bir bölümünün bugünkü panel konusu olduğu açık ortada.

Menfaatimiz ortak olduğuna vurgu yapan Yılmaz, sorunların çözüme bu ortak menfaatler ile kavuşturulmasının önemine diyerek Türk işçi istihdamı sayısında düşüş olursa kaybedecek olanın hem Türk işçisi hem Türkiye olacağına vurgusunu “O yüzden söyledim, işveren bizim işverenimiz, işçi bizim işçimiz, konunun bir tarafında yer alan hukukçular da bizim hukukçularımız. El birliğiyle oturup bu sorunu çözmemiz lazım” sözleriyle dile getirdi. Her üç kesimin de özelde iki kesimin yani işçi ve işveren kesiminin menfaatlerini kollayan, ortak noktada buluşturan ve ülkeye yarar sağlayacak, çıkar sağlayacak bu çözümde anlaşmalıyız ki el âleme kendimizi güldürmeyelim. “

Panelden çıkacak neticelerin çok fayda sağlayacağını, konuyu çözüme kavuşturacağını, Parlamentoya ışık tutacağını belirten Yılmaz, “Çünkü yüksek sesle konunun iki tarafı, işçi ve işveren ‘Biz bir ortak noktada anlaştık’ derse, bu yasayı uygulayan Yargıtayımıza da, mahkemelerimize de ışık olacak, kanuni çözümleri bulacak Parlamentomuza da cesaret verecektir. Avukatlarımız da bu işten son derece memnun olacaklardır “ dedi.

Konuşmasında iş mahkemelerinin sorunlarına da değinen Yılmaz, şunları söyledi:
“ İşçi sorunları sadece yurt dışı kaynaklı değil, aynı zamanda yurt içi kaynaklı, devasa işçi sorunlarımız var, işçiden kaynaklı sorunlardan kaynaklanan davalarımız mevcut. Daire başkanlarımız burada hem Yargıtay’a gelen iş yükü çok artıyor hem de iş mahkemelerimizdeki iş yükü giderek artıyor. 2005 verileri diyor ki: Yıllık 120 bin iş gelmiş, devirle birlikte toplam 233 bin iş gözüküyor. 2015’e geldiğimizde, gelen iş miktarı 188 bine, uyuşmazlık miktarı 188 bine çıkıyor, devirle birlikte mahkemelerde derdest görülen dosya 10 yıl sonra -2015 rakamlarını söylüyorum, daha 2016 rakamları kesinlik kazanmadı- 433 bin gibi bir rakama ulaşıyor. Altından kalkılacak bir durum değil.”

İzmir’de iş mahkemesi hâkimleri yetkilileri ile görüşüldüğünü, hepsinin büyük sorunlardan bahsettiğini belirten Yılmaz, yeni iş mahkemesi kuramadıklarını, adliyelerin fiziki yetersizliğinin söz konusu olduğunu kaydederek şöyle konuştu:
“ Ben, 35 senelik yargıçlığımın 21 yılı müfettişlikte geçti. Yani denetim elemanıydım. Yeni yaptığımız her adliyede şöyle bir umut taşıdım: Alanya Adliyesine gittim, yeni bina, “İyi, 30 yıl Alanya’nın adliye binası ihtiyacı kalmamış” dedim. Geçen gün Başkan Vekili olarak uğradım, ikinci bir adliyeye ihtiyaç var, perişan haldeler. Ankara Adliyesini siz biliyorsunuz. İzmir Adliyesinde tek mahkeme kuracak yerimiz yok. Hâlbuki yeni bitti. Yani 15 senelik bir geçmişi var İzmir Adliyesinin. Diğer tüm adliyelerde de durumumuz bu. ‘Hemen acil 3 tane iş mahkemesi, 5 tane iş mahkemesi kurmanız lazım’ diyor İzmir’dekiler. Ama bir mahkeme bile kuracak yerimiz yok. Sorunu başka türlü çözelim, başka yöntemler bulalım dedik, işte arabuluculuk müessesesi bunlardan bir tanesi. Ama arabuluculuk müessesesi doğası gereği karşılıklı kabule dayanan bir yol. Zorunlu hâle getirdiğiniz arabuluculuğun ruhu ölüyor ama bu hâliyle de yaygınlaştıramıyorsunuz.”

Davaları zorunlu hale getirme
Şimdi “Belli davaları zorunlu hâle getirelim mi?” tartışmaları bulunduğunu, muhtemelen böyle bir yola gidileceğini anlatan HSYK Başkanvekili Yılmaz, şunları söyledi:
“ Bizde her şey Türk tipi oluyor ya, işte bu da böyle arabuluculuk da uluslararası normlardan farklı zorunlu arabuluculuk noktasına gireceğiz. Sorunu çözer mi? Hiç olmazsa belli bir şekilde… Mevcut sorunları kaldırmadığımız sürece o sorunlar gelecek, adliyeye gelmeyecek ama arabuluculuğa gelecek. Hiç olmazsa bir fren mekanizması oluşturacak. Belki daha kısa sürede çözülmesine yardım edecek; bunu uygulamada göreceğiz. Ama asıl mücadele bu sorunları tamamen ortadan kaldıracak tedbirleri geliştirebilmekle mümkün. Bunu da başaracak olan yine işveren ve işçi tarafı. Çünkü bu sorunlar iki tarafı da sıkıntıya sokuyor, iki tarafı da olumsuz etkiliyor. Yani Türkiye’de hem yabancı sermayenin yatırımları hem Türk iş adamlarının yatırımları belki bu sorunlardan dolayı çok beklediğimiz noktalara gidemiyor. Bu sorunlar çözülse daha fazla yabancı sermaye çekebileceğiz, daha fazla sayıda Türk yatırımcı belki bu ülkeye daha cesaretli yatırımlar yapacak, istihdam da o oranda yükselecek, kayıt dışılık azalacak, belki sendikalaşma daha fazla yoğunluk kazanacak. Yani böyle bir ortak dili bulabilirsek yapabiliriz, becerebiliriz, ona inanıyorum.”

Toplantı açılış konuşmalarından sonra tüm gün süren iki oturum ile devam etti. Oturum başkanlığını Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Mehmet Çamur’un gerçekleştirdiği birinci oturumda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Üyesi Ömer Faruk Herdem, Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ercan AKYİĞİT ve sektörümüzü temsilen Av. Kemal Gürhan Aydın katıldı.

Oturum başkanlığını Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş’un yaptığı ikinci bölümde ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Üyesi Bektaş Kar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nurcan Önde, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Tuncay Kaplan sunumlar gerçekleştirdiler.Sunumların tamamlanmasının ardından tüm konuşmacıların bir araya geldiği farklı bir oturumla soru cevap bölümünde sektör temsilcilerinin, serbest avukatların soruları cevaplandırıldı. Toplantı konuşmacılar için İNTES Hatıra Ormanında konuşmacılar adına dikilen fidanlara ilişkin sertifikaların takdimi ile son buldu