İNTES’in 178’inci Geleneksel Toplantısısının konuğu Adalet Bakanı Abdulhamit Gül oldu.
Enka İnşaat ve Sanayi A.Ş.’nin ev sahipliğinde gerçekleşen Yüz Yetmiş Sekizincisi İNTES Geleneksel Toplantısı’nın onur konuğu ve konuşmacısı Adalet Bakanı Abdulhamit Gül oldu.
Toplantının açış konuşması İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu tarafından gerçekleştirildi.
Konuşmasına gündeme ilişkin genel değerlendirmelerde bulunarak başlayan Koloğlu sürdürülebilir büyümenin en önemli unsurunun istikrar olduğuna işaret ederek, 24 Haziran tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleriyle belirsizlik ortamının yerini istikrar ortamına bırakacağını belirtti.
Hukuk sisteminin her alanında önemli gelişmeler yaşandığını anlatan Koloğlu bu önemli konulardan birisinin Arabuluculuk müessesenin zorunlu hale gelmesi olduğunu anlattı. Bu sürecin çalışma barışına önemli katkılar sağlayacağını aktararak sistemin herkesin kazanacağı dostane bir sistem üzerine inşa edildiğinin altını çizerek şu ifadeleri kullandı: “Arabuluculuk sisteminde işçi işveren anlaşma oranları %70 seviyelerini aşmaktadır. Arabuluculukta uyuşmazlıklar ortalama 4 günlük süre içinde çözülmektedir. Yargılama süreleri ve masrafları ile kıyaslandığında uzlaşmaya varmak her iki tarafın da lehinedir. Her iki taraf için de daha ekonomik olan bu sistemde işçilerimiz, hak etmiş olduğu alacağına en kısa sürede kavuşmaktadır. Amaç, işçinin tüm haklarını alabileceği ve işvereni ile sorun yaşamadan işinden ayrılabileceği bir sistemin kurulmasıdır.”
Konuşmasında 2018 yılının Ocak ayında kurulan Türkiye Arabuluculuk Merkezi’nin çalışmalarından da
söz eden Koloğlu merkezde yapılan 3235 sözleşmenin sadece 5’nin olumsuz sonuçlandığı merkezin amacının herkesin uzlaşabileceği, ilişkilerin devam edeceği bir ortamı tesis etmek olduğunu söyleyerek sözlerine sistemin işlerliğinin iş mahkemelerinin dosya yükünü de azaltacağına dair görüşlerini ekledi.
Açılan iş davalarının yurt içinde ve yurt dışında işverenlerin faaliyetlerini olumsuz etkiledikleri konusuna vurgu yapan Koloğlu bu sorunlar nedeniyle sektör temsilcilerimizin yüz milyonlarca lira
zarara uğramakta olduğunu belirterek “Özellikle yurt dışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında yaşanan işçi işveren uyuşmazlıkları sektörün kanayan yarası haline gelmiştir.” ifadesiyle görüşlerini vurguladı.
Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde yaşanan uyuşmazlık sorunlarının yurt dışında Türk işçi istihdamını sekteye uğrattığına işaret eden Koloğlu, işverenler olarak, yurt dışında Türk işçi ve mühendislerle çalışmak istediklerini ancak bu koşullarda çalışılan Türk işçi, mühendis ve mimar sayısının azalmakta olduğunu aktardı.
Koloğlu, şunları kaydetti: Üzülerek belirtmekteyim ki yurt dışında çalışan Türk işçi ve mühendis sayımız giderek azalmaktadır. İnşaat sektörü olarak 2002 yılında yurt dışında yaklaşık 4 milyar dolar iş üstlenirken yaklaşık 27 bin Türk işçi istihdam ediyorduk. Bilahare 2014-2015 yıllarında üstlenilen yıllık projeler yaklaşık 30 milyar dolara ulaşmıştır. İş yaptığımız Libya, Suriye, Irak ve benzeri ülkelerdeki sorunlara rağmen bugün 15-16 milyar dolarlık iş hacmi vardır. Ancak Aralık 2017 istatistiklerine göre istihdam edilen Türk işçi sayısı 19 bin 834 seviyesindedir. Aradan geçen süre zarfında üstenilen proje miktarında artış olurken, istihdam oranında ciddi bir düşüş yaşanmaktadır. Olması gereken yüzbinlerce Türk işçisi, mühendisi, mimarıdır. Müteahhitlerimiz kendini koruma refleksi ile yurt dışı projelerinde Türk işçiler yerine hızla yabancı uyruklu işçileri tercih eder hale gelmiştir.”
Koloğlu mahkemelerdeki emsal ücret araştırma hususuna yönelik sorunlara da değindi. İNTES’in Türkiye’nin farklı illerinden gelen emsal ücret sorularına cevap verildiğini bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yüksek Fen Kurulu rayiçlerine ve İNTES’in taraf olduğu Toplu İş Sözlemlerinin esas alındığına vurgu yaparak bu konuda da işverenlerin mağdur olduğu durumlara değindi. Koloğlu konuya ilişkin açıklamalarında bazı işçi sendikalarının ise Toplu İş Sözleşmesi imzalama yetkisi olmadığı halde emsal ücret bildirmekte olduklarını, üstelik bu bildirilen rakamların astronomik rakamlara ulaşmakta olduğunu belirterek “Astronomik emsal ücretlere itibar eden bir dosyada gerçekle ilgisi olmayan çok yüksek rakamlara varan tazminatlara hükmedilmeye başlanmıştır. Mahkemelerimizin emsal ücret araştırmasına daha sağlıklı ve adil bir çözüm getirmek adına bu konuda yeknesak bir uygulamaya ihtiyaç olduğu görülmektedir.” dedi.
Koloğlu’nun ardından Enka İnşaat ve Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve İNTES Yüksek Danışma Kurulu Başkan Vekili Sinan Tara konuklara hitap etmek üzere kürsüye davet edildi.
Tara yurt dışı müteahhitlik sektörü hakkında bilgi verdi. Türk müteahhitlerinin başarılarını anlatan Tara 70’li yıllarda Libya’dan başlayarak tüm Orta Doğu ülkelerine yayılan müteahhitlik hizmetlerinin 90’lı yıllarda Rusya ile imzalanan doğal gaz anlaşmasını takiben Rus pazarının tamamen ele geçirildiğini Papua Yeni Gine’den Paraguay’a Türk müteahhitlerinin çalışmadığı coğrafya kalmadığını ifade etti.
Bugünkü dünyada en büyük rakibimizin Çinli şirketler olduğundan söz eden Tara bunun nedeninin Çinli şirketler gittikleri ülkelerde Çin devletinin büyük finansman desteğini alırken Türk Eximbank’ın finanse ettiği proje sayısının ise 50 yılda bir elin parmaklarını geçmediğini belirten Tara “Tüm finansman desteğine rağmen birçok ülke Türk şirketlerini tercih etmektedir. Çoğu Çin şirketi işleri zamanında ve istenen kalitede bitiremezken, işi Türklere vermek artık o işin istendiği gibi biteceğinin garantisi olarak algılanmaktadır.” dedi.
Türk şirketlerinin son yıllarda ekonomik ve hukuki nedenlerle üçüncü dünya ülkelerinden işçi alımına yöneldiğini hatırlatan Tara sadece işçi değil ustabaşı ve kalfa seviyesinde de yabancıların istihdam edilmeye başlandığı bilgisini paylaştı.
Tara Türkiye’de karşılaşılan hukuki sorunların artmasına paralel olarak son zamanlarda mühendis ve şantiye yönetim kadrolarının da üçüncü dünya ülkeleri vatandaşı olmaları tercih edilir hale geldiği konusunu açıklayarak, müteahhitlerin karşılaştıkları hukuki sorunları yabancı istihdamı ile çözmüş olduğunu vurguladı. Tara konuya ilişkin şu sözleri kaydetti: “Ancak orta vadede yılların tecrübesi ve bilgi birikimi kaçacak, yetiştirdiğimiz yöneticiler edindikleri know-how’u kendi ülke şirketlerine taşıyacak ve bizleri rekabet edemez duruma sokacaktır. Bu nedenle hukuki sorunlarımızın çözümü ülke ekonomisi için önem arz etmektedir.”
Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde istihdam edilen işçiler ve işverenler arasında devletin görevli kuruluşu olan IŞKUR’un hazırladığı matbu sözleşmeler imzalandığını aktaran Tara bu sözleşmelerin işçi – işveren anlaşmazlıklarını çalışılan ülkenin iş hukukuna uygun olarak çözülmesi gerektiğini emrettiğine açıklama getirerek “ Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin sadece bu hükme uymaları dahi sorunu büyük ölçüde çözecektir.” ifadesini kullanarak sözlerine son verdi.
Kürsüye son olarak onur konuğu ve konuşmacı olarak Adalet ve Kalkınma Bakanı Abdulhamit Gül davet edildi.
Sektöre ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye’nin marka değerini artıran yüz akı projelerin tamamında inşaat sektörü temsilcilerinin katkısı, alın teri, emeği olduğunu belirterek ekonomiye can veren sektörlerin başında inşaat sektörünün geldiğini ve gelişme gösterdiğini söyledi.
Adalet ve ekonominin iç içe geçmiş kavramlar olduğunu vurgulayan Gül, yatırımları ve istihdamı artıran en temel unsurlardan birinin adalet olduğunu belirtti. Bu iki kavramın birbirini tamamladığına dikkati çeken Gül, “Bu nedenle adalet ve kalkınma isminin tercih edilmesi de bir tesadüf değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde esasen ortaya konmaya çalışılan vizyon da budur.” ifadesini kullandı.
Bakan Gül, Türkiye’de 16 yılda ekonomide ve adalette gelişmeler yaşandığına işaret ederek, “Adalette, yargı sisteminde çok önemli mesafeler kat ettik. Elbette eksiklerimiz de var. Ama bunları da hep birlikte çözerek, bundan sonraki aşamada daha fazla adaleti ve geç gelen adalet adalet değildir; anlayışıyla yine reformlarını da hep birlikte sürdüreceğiz.” diye konuştu.
Müteahhitlerin dünyadaki başarıları
Ekonomik reformların Türkiye’nin önünü küresel krizlere rağmen açtığını ve ekonominin canlı bir şekilde ayakta kaldığını vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
Bugün dünyanın en büyük 250 müteahhitlik şirketi arasına 46 Türk firmasının girdiğini ifade eden Gül, enerji üreticisi ve tüketicisi bölgeler arasında çok önemli bir enerji üssü olan bir ülke olduğumuzdan söz etti.
Gündemdeki seçim konusunu değerlendiren Gül, tüm bu başarının ardında Türkiye’deki siyasi istikrarın olduğunu belirterek, “Önceden istikrar deniyordu ama yoksulluk istikrarı, yolsuzluk istikrarı kazanıyordu. Hayat pahalılığı, işsizlik istikrarı kazanıyordu ama 16 yılda Cumhurbaşkanımızın karizmasından kaynaklı milletimizle olan irtibatından kaynaklı, güçlü bir destekle istikrar sağlandı ama bugün istikrarın kalıcı hale geleceği bir seçime doğru ilerliyoruz.” dedi.
Türkiye’de ilk defa çok partili hayata geçildiği günden bu yana seçim günü, hükümetin kurulacağı bir 24 Haziranın yaşanacağını aktaran Gül, şu değerlendirmelerde bulundu:
24 Haziranda diğer yapılan bütün seçimlerden farklı bir şey olacak. 24 Haziran akşamı hükümeti, parlamentoyu siz kurmuş olacaksınız. Pazartesi günü ofisinize gittiğinizde acaba koalisyon görüşmeleri nasıl olacak? Kurulabilecek mi? Kurulsa kaç ay devam edecek? diye aklınızda böyle bir soru kalmayacak. Çünkü pazar günü 24 Haziranda sizlerin vereceği oylarla hükümet kurulmuş olacak. Bu Türkiye’nin hem ekonomisi hem hukuki geleceği bakımından çok önemli bir reformdur. Bunu hep beraber göreceğiz.”
Bu anlamda istikrarı kalıcı hale getirecek olan bir sistemi Türk demokrasisinin kazanmış olacağına değinen Gül, şu görüşlere yer verdi:
“Bu hükümetin bir üyesi olarak, AK Parti’nin bir mensubu olarak söylüyorum; eğer mesele bir AK Parti, bir kişilerin ikbali meselesi olsaydı 1,5 yıldan fazla cumhurbaşkanlığı süresi olan Cumhurbaşkanımız ya da %50 oyla tek başına yine iktidar olan AK Parti böyle bir tercihe yol açmazdı. Ama buradaki temel hedefimiz istikrar, kişilerin karizmasından kaynaklı olarak, konjonktürel, geçici o ülkenin talihine göre şekillenecek bir olgu olmaktan kurumsal bir istikrar haline gelsin diye yapılan çok önemli bir reformdur. Artık sandıktan her zaman istikrar çıkacak. Peki ne olacak? Sandıktan yüzde 50+1 oy alan kişi hükümeti kurup, ülkeyi yönetecek. Bu da konsensus, toplumsal uzlaşı demektir. Yüzde 50+1 almak için seçim dilinizi, propagandanızı ve bütün kampanyanızı milletin dediğiyle uzlaştırmak, öyle iş yapmak zorundasınız.”
Refahı toplumsal tabana yayılacağı ekonomi yönetimiyle, dezavantajlı grupları gözeten sosyal politikalarla, çalışma ortamını daha pozitif ve barış içinde yapan politikaları ortaya koyduklarına değinen Gül, bütün vatandaşlar için fırsat eşitliğinin sağlanması, kamu hizmetlerinin erişilebilir olması ve hukuk güvenliğini esas aldıklarını söyledi.
Hükümetin takip ettiği istikrar için büyüme hedefinin üç önemli boyutu olduğuna işaret eden Gül, bunların “Siyasi istikrarın korunması, ekonomi alanındaki kurumların yapısal istikrarı ve hukuk istikrarının sağlanması” olduğunu aktardı.
Son iki yıl içinde üç önemli reformun yasal çerçevesini çizip uygulamaya başladıklarını belirten Gül, bunlardan birincisinin yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla geçtiğimiz şubat ayında kanunlaştırdıkları paket olduğunu anlattı.
Bakan Gül, başta İcra İflas Kanunu olmak üzere 12 kanunda bir dizi yenilik ve düzenlemeyi hayata geçirdiklerini belirterek, bu konuda yapılan çalışmaları anımsattı.
Elektronik tebligat uygulaması getiriyoruz
Elektronik tebligat uygulamasını da getirdiklerini belirten Gül, böylece artık ilkel ve çağdaş olmayan tebligat usullerinden de vazgeçileceğini bildirdi.
Cep telefonu, mail ve iletişim adreslerine tebligat yapılarak, yasal sürenin başlayacağı, daha az emek ve masrafla yargının hızlanacağı bir usulü getirdiklerini vurgulayan Gül, şu ifadeleri kullandı: “Böylece 2017 verileri esas alındığında mahkemelerin 40 milyonluk tebligatın 28 milyonunun elektronik yolla yapılacağını öngörüyoruz. Toplamda da 75 milyon tebligatın 52 milyonunun elektronik tebligatla yapılmasını öngören bir düzenleme. Bu konuyla ilgili de her türlü çalışmayı yaptık ve en kısa zamanda da yine uygulaması ortaya çıkacaktır.”
Bakan Gül açıklamalarında Arabuluculuk müessesini de değerlendirdi.
Konuya ilişkin iş uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanununun düzenlenip, yürürlüğe girdiğini anımsatarak, toplumsal barış ve uzlaşmada tarafların anlaşmasının önemine değindi.
Bu uygulamanın başarıyla yürütüldüğünü vurgulayan Gül, “Bu arabuluculuk meselesini biz de bakanlık olarak bir pilot uygulama olarak izliyoruz. Buradaki başarılı sonuçları dikkate alarak farklı konularda da uyuşmazlıkların alternatif yolla çözülmesine yönelik çalışmamızı yapacağız. Ticari davaların yine arabuluculuk yoluyla çözülmesini planlıyoruz. Ama bunu iş hukukundaki, iş uyuşmazlığındaki uygulamalar nasıl, onu bir test ederek, laboratuvar gibi, uygulamadaki aksaklıkları da dikkate alarak genişletmeyi planladık.” dedi.
Gül, arabuluculuk uygulamasına desteklerinden dolayı iş adamlarına teşekkür ederek, “30 Nisan 2018 tarihi itibarıyla iş uyuşmazlıkları sebebiyle arabulucuya 106 bin 352 başvuru yapılmış ve anlaşma sağlanan dosyaların anlaşma sağlanamayan dosyalara oranı %65 civarında gerçekleşmiştir.” ifadesini kullandı.
Dava yoluna başvurulduğunda ise yıllar süren yargılama süreçlerinin birkaç gün gibi kısa zaman içinde çözüme kavuştuğuna dikkati çeken Gül, “2017 yılının ilk dört ayında iş mahkemelerine açılan toplam dava sayısı 98 bin, 2018 yılının aynı döneminde bu sayı 15 bin 886. Yani yaklaşık 100 bin dava açılmış bu sene aynı dönemde 15 bin dava açılmış.” diye konuştu.
Türkiye Arabuluculuk Merkezini önemsiyoruz
Gül, %85 oranında bir azalmanın söz konusu olduğunu belirterek, İNTES bünyesinde Türkiye Arabuluculuk Merkezi açılmasını da önemsediklerini bildirdi.
Önümüzdeki dönemde cezada da uzlaşma kurumunu yaygınlaştıracağız.” diyen Gül, ceza davalarında vatandaşın mağdur edilmemesini sağlayacaklarını ifade etti.
Bilirkişilik Kanunu’na da değinen Gül, ocak ayından itibaren bilirkişilerin eğitime tabi tutularak disipline edildiğini, daha kaliteli ve daha objektif bir bilirkişi sistemine geçildiğini anlattı.
Amaçlarının hukukun kolaylaştırıcı imkanlarını harekete geçirmek, vatandaşın ve toplumun, iş dünyası ve yatırımcının beklentilerine cevap vermek olduğunu aktaran Gül, 24 Haziran’da bu düzenlemelerle bir seçime gidileceğini kaydetti.
Gül, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Türkiye’nin prangalarından kurtulduğu, güçlü parlamento, güçlü hükümet ve güçlü Türkiye demek olduğunu belirterek, 24 Haziran demokrasi şöleninin şimdiden hayırlı olması temennisinde bulundu.
Geleneksel toplantı bakan gül ve Sinan Tara için İNTES Hatıra ormanında dikilen fidanlara için sunulan sertifika takdimi ile son buldu..