İNTES 175. Geleneksel Toplantı

İNTES’in Türkiye Yol-İŞ Sendikası ile birlikte düzenlediği 175. Geleneksel toplantısı 11 Ocak 2017 Çarşamba akşamı Sheraton Otel’de yapıldı. “Çalışma Hayatında Gelişmeler” konulu toplantının onur konuğu ve konuşmacısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu oldu.

İNTES Başkanı Celal Koloğlu toplantının açılışında yaptığı konuşmaya yaşanan terör olaylarına değinerek ve şehitlere Allah’tan rahmet dileyerek başladı.

Türkiye ekonomisinin her şeye rağmen 2016 yılında da büyümesini sürdürdüğünü ve işlerinin olumsuzlukları konuşup beklemek olmadığını kaydeden Koloğlu, “ Görevimiz, elimizi taşın altına koyup gayretle ve kararlılıkla çalışmaktır.  İnşaat sektörü olarak 2017 yılında uygulamaya konulacak tedbirler ile ekonominin ivme kazanacağına inanıyoruz.  Ülkemiz genç nüfusuyla iş gücü arzı yüksek bir ülkedir. Daha çok istihdam sağlayabilmenin tek yolu yatırım yapmaktır. Yatırımları kolaylaştırıcı adımlar atıldıkça, bizler de daha çok yatırım yapacağız” dedi.

En önemli konularından birinin kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ekonomi ile mücadele olduğunu,  Hükümetin kayıt dışı ile mücadelede önemli mesafeler aldığını,   kayıt dışılığın %30’lar düzeyinde olduğunu belirten Koloğlu,  kayıt dışı istihdamın  dürüst işverenler aleyhine haksız rekabet doğurduğunu söyledi, bu konuda her türlü desteği vermeye hazır olduklarını kaydetti.

Mevcut koşullar dikkate alındığında asgari ücrette sağlanan artışı “son derece makul” diye tanımlayan Koloğlu, “ Bizler işçilerimize ikramiye, sosyal yardım, yemek, taşıma ve benzeri ek ödemeler yapıyoruz. Bu ödemelerin hiçbiri asgari ücretin hesabında dikkate alınmıyor. Sadece net çıplak ücret konuşuluyor. İşçilerimiz sadece alacakları net ücretin hesabını yapar, onu bilirler. Kalan sigorta, vergi ve benzeri yükümlülükler işverene aittir.” dedi.

Hükümetin yatırımları destekleyici politikalar benimsediğini,  yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin döviz kazandırıcı etkisiyle ülke ekonomisinde önemli bir konumda olduğunu kaydeden Koloğlu şöyle konuştu:

“ Üstlendiğimiz her iş ülkemize sermaye girişi ve yeni istihdam alanları açmaktadır. Bizler sayın bakanlarımıza, bürokratlarımıza Türk işçi istihdamı açısından yurt dışında yaşanan sorunlarımızı yıllarca aktardık. Ancak sesimizi duyurmayı, sorunlarımızı çözmeyi bir türlü başaramadık. Bu nedenle yurt dışında Türk işçisi istihdamı arzulanan seviyeye gelmedi, gelemedi. Bu gidişle de gelemeyecek. Yaklaşık rakamlarla ifade ediyorum.  2002 yılında yurt dışı müteahhitlik hizmetleri 1 milyar dolar düzeyindeydi.  Bugün yaklaşık 30 milyar dolar civarındadır.  15 yılda iş hacmimiz Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve Bakanlarımızın katkıları ile 30 kat artmıştır. Hedef ülkelerimiz olan Libya, Suriye, Irak, Rusya gibi ülkelerde sorunlara rağmen bu noktaya gelinmiştir.

Diğer yandan yurt dışında Türk işçisi istihdamı 2002 yılında yaklaşık 50.000 kişi düzeyinde idi. Bugün ise yaklaşık 40.000 kişi civarındadır.  Oysa istihdam da iş hacmi gibi 30 kat artmalı, bir milyon, bir buçuk milyon kişi düzeyinde olmalıydı.  Yurt dışında bir milyon işçimiz çalışsa ve 1.000 dolar aylık ücret alsaydı bugün ülkemize işçi geliri olarak yılda 10/12 milyar dolar girdi sağlamamız mümkündü. İşverenlerimiz neden artık Türk işçisi çalıştırmaktan vazgeçtiler?  Cevabı yıllarca anlatılan sorunların içinde saklıdır. Önce sigorta primlerinin yüksekliği gündeme gelmiştir.  Bugün götürdüğümüz her işçi için Asgari Ücretin üç katına kadar matrah üzerinden prim ödemek zorundayız. İşverenlerimizin 5.000 TL matrah üzerinden 1.000 TL prim ödeme yükümlülükleri vardır. Bir de buna işçimizin emeklilik için bizden yatırmamızı istediği İsteğe Bağlı Sigorta Primini kattığımızda sadece prim yükü 1.500 kişi TL/ay seviyesine ulaşmaktadır. Oysa işverenlerimiz bu tutarla yurt dışında yabancı veya yerel işçi çalıştırabilmektedir.  Artık yurt dışında çok büyük projelerde, son derece düşük kâr marjları ile çalışıyoruz. Bu durumun düzeltilmesi Türk işçi istihdamına katkı adına yeni teşviklerin getirilmesini gerektirmektedir.”

Açılan on binlerce dava

İNTES Başkanı Koloğlu, son dönemde karşı karşıya kaldıklarını bir başka sorunu ise şu sözlerle dile getirdi:

“ Firmalarımız yurt dışına götürdükleri çalışanları ile İŞKUR nezdinde sözleşme imzalamaktadır.  Yapılan sözleşmede varsa çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağı, yoksa Türk hukuku uygulanacağı yazmaktadır. Çalışanlar, tüm yasal haklarını ve alacaklarını çalıştıkları ülke hukukuna göre almaktadırlar. Ancak yine de Türkiye’ye döndüklerinde işverenlerine dava açmaktadırlar. Fazla mesai, kıdem tazminatı, ihbar, izin ücretleri Türk hukukuna göre de ayrıca yeniden talep edilmektedir. Hem de son çıktığı işi dikkate alarak 10 yıllık, 20 yıllık, 30 yıllık geriye giderek dava açabilmektedir. Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu’nda taraflarca sözleşmede hangi hukukun uygulanacağının belirlenebileceği yer almaktadır. Uygulamada bu yasal düzenleme göz ardı edilmektedir. Böyle on binlerce dava olduğunu söyleyebilirim. Artık kadrolu tanık işçiler, kadrolu bilirkişiler oluşmuştur. Hangi mecraya hizmet ettiği bilinmeyen hukuk büroları oluşmuştur. Dava sonucu, yüz milyonlarca liralarla ifade edilen ödemelere hükmedilmiştir. Bu ve benzeri sorunlar artık işverenlerimizin tercihini yerel ve yabancı işçi ile çalışmaya zorunlu bırakmaktadır.  Çözüm önerimiz, Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri’nde çalışacak Türk işçilerinin sigorta primlerinin yeniden düzenlenmesi ve belirli bir süre devlet tarafından karşılanarak teşvik edilmesidir. Bahse konu işçilerimizin çalışma şartları Milletlerarası Özel Hukuk hükümlerine tabi tutulmasıdır. Zaman aşımı sürelerinin iki yıl ile sınırlandırılmasıdır. Geçmiş dönemde çalışmış işçiler için bir yıllık bir dava açma geçiş süresi verilmesidir.”

Kıdem tazminatı maliyeti

Kıdem tazminatının işçiler için önemli bir konu olduğunu belirten Koloğlu “ Bir nevi hayat güvencesidir.  Ancak kayıt içindeki işverenlerimiz için ağır bir yüktür. Diğer yandan kayıt dışı işverenler için bir başka avantaj konusudur. Zira onlar hiçbir zaman kıdem tazminatı ödememektedir. Kazanılmış haklar korunarak, kıdem tazminatı maliyetleri azaltılmalıdır. İş yerinde hem işveren hem de işçilerimizin çıkarları korunmalıdır.” dedi.

Türkiye’nin artık  Mesleki Yeterlilik Sistemi’ne sahip bir ülke olduğunu ve   Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan işçilerin  sektörde istihdam edilemeyeceğini kaydeden Koloğlu, bu konuda da şunları söyledi:

“İNTES olarak inşaat sektöründe bu konuda öncü rol üstlendik. Sektörümüzdeki meslek standartlarını ve ulusal yeterliliklerini Sendikamız çalışmış, hazırlamış ve Bakanlığımıza teslim etmiştir. Ayrıca Sendikamız inşaat sektörünün belgelendirme merkezi olan Türkiye MYM’yi kurmuştur. Mesleki Yeterlilik Kurumu bu konuda son derece başarılı bir kampanya yürütüyor. Mesleki Yeterlilik Kurumumuzun Başkan ve tüm çalışanlarına teşekkür ederiz. Türkiye MYM olarak mesleki yeterlilik ve belgelendirme faaliyetlerimizi hızla sürdürüyoruz. Bakanlığımız bu sistemin başarısı için sınav ücretlerini ödemektedir.  Ayrıca işe alınan ve fiilen çalıştırılanların sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmaktadır. Halen sigortalı, sendikalı işçi çalıştıran işverenlerimiz Mesleki Yeterlilik Belgesi için getirilen teşvikten maalesef faydalanamıyor. Teşvikten faydalanabilmek için işe alınan ve fiilen çalıştırılanların işe alındıkları tarihten önceki altı ay işsiz olmaları şartını getirmektedir. Kanunda teşviklere yönelik kısıtlayıcı maddenin kaldırılması ve kayıtlı işverenlerin teşvikten yararlanması sağlanmalıdır. İstihdama yönelik SSK teşvikleri son derece karmaşık, neredeyse uygulanamaz haldedir. İşverenlerimiz bu teşvikleri uygulayabilmek için yeni uzman istihdam eder hale gelmişlerdir. Teşvikler hem sadeleştirilmeli hem de kayıtlı işverenlere uygulanır hale getirilmelidir.”

İş sağlığı ve güvenliği konusuna da değinen Koloğlu, “İş kazalarından dolayı bugüne kadar ağır bedeller ödedik. İşverenlerimiz kayıtlı, sigortalı, sendikalı işçi çalıştırarak Sosyal Güvenlik Sistemimize ve Vergi Sistemimize bu yönüyle destek vermek zorundadır. Gün devletimize, hükümetimize ve ülkemize destek günüdür.” diye konuştu.

Bakan Müezzinoğlu “Türkiye’nin dünya ile rekabetinde alın terinin yanında akıl terinin de akıtılmasının önemli” dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin stratejik hedefleri olan bir ülke olduğunu belirterek tüm engellemelere rağmen muasır medeniyetler seviyesinin üzerindeki hedeflere ulaşılacağını söyledi.

Hedeflere ulaşmakta bazı sorun ve sıkıntıların yaşanabileceğini, ama Türkiye’nin sorun ve sıkıntılara rağmen yoluna devam ettiğini vurgulayan Müezzinoğlu, “Bu süreçleri de birlikte aşacağız. Özellikle hükümet olarak hangi sektörün sıkıntısı varsa çözüm odaklı bir anlayışla onun yanındayız. Sayın Başbakanımızın başkanlığında Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda açıkladığımız destekler, 2017’yi 2016’dan çok daha başarılı kılacaktır.” diye konuştu.

Müezzinoğlu, alın teri kadar akıl terinin de kutsal olduğunu, Türkiye’nin dünya ile rekabetinde alın terinin yanında akıl terinin de akıtılmasının önemli olduğunu vurguladı.

İşveren olmadan işçinin olmayacağını, işçi olmadan da işverenin olmayacağını dile getiren Müezzinoğlu, iki kesimin hak ve hukukunu sağlayacak dengeyi sağlamanın önemine işaret etti.

Bakan Müezzinoğlu, yurt dışındaki istihdamda yaşanan sorunları, aklın ve mantığın izah etmediği sıkıntıları çözmenin boyunlarının borcu olduğunu, bu konuda Türkiye ile sosyal güvenlik anlaşması olmayan ülkelerde yaşanan sıkıntıları gelecek dönemde masaya yatırıp çözüme kavuşturacaklarını bildirdi.

Temel sorun kıdem tazminatı

Çalışma hayatının en temel sorunlarından birinin de kıdem tazminatı olduğunu hatırlatan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:

“Kıdem tazminatı işçimizin alın teri ve hakkıdır. Bu alın terini koruyan, güvenceye alan, hakkaniyetli, sürdürülebilir, geliştirilebilir, emniyetli bir sistemi yine paydaşlarımızla beraber oturacak, konuşacak, çalışacağız. Yüzde 100 hemfikir olmayı arzu ederim ama şunu bilin ki yüzde 70’i yakaladığım an Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne onu getireceğim. Çünkü yüzde 100’ün peşinde koştuğumuz yılların kaybını yaşayan dünya kadar işçi kardeşimiz var.”

 Yol-İş Başkanı Ağar İnşaat sektörünün tüm ekonomiyi taşıyan öncü bir sektördür.

Yol-İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar ise inşaat sektöründe yaşanan iş kazalarının canlarını acıttığını ifade ederek, “Geçen yıl yaklaşık bin 970 kişi iş kazaları nedeniyle yaşamını yitirdi. Bunların maalesef 442’si inşaat iş kolunda oldu. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunumuz var, ama ölümlerin önüne geçemiyoruz. Bu konun insani ve vicdani bir tarafının da olduğunu görerek, gerekli adımları hep birlikte atmalıyız.” dedi.

Ağar, 1 Ocak itibarıyla “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” bazı mesleklerde Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayanların çalıştırılamayacağına dikkati çekerek, bu mesleklerden 17’sinin inşaat iş kolunda olduğunu söyledi.

İnşaat sektörünün tüm ekonomiyi taşıyan öncü bir sektör konumunda bulunduğunu ifade eden Ağar, bu özelliğiyle inşaat sektörünün üretim ve istihdam teşvikini fazlasıyla hak ettiğini sözlerine ekledi.