Babacan, “Her türlü şarta hazır olacağız” dedi.Tasarrufun yatırımların garantisi olduğunu söyleyen Koloğlu “Tasarruf oranlarımızı hızla yükseltmemiz gerekiyor “dedi.
Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın Mali Politikalar ve Güçlü Ekonomi” konulu 171. Geleneksel Toplantısı 11 Mart 2015 Çarşamba günü Swissotel’de Kolin İnşaat ev sahipliğinde yapıldı. Toplantının onur konuğu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan oldu.
Başbakan Yardımcısı Babacan, İNTES’in toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomiye ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu. Babacan, hava şartları gibi dünyanın finans ve ekonomi ikliminin de kontrollerinde olmadığını belirterek, “Her türlü şarta karşı hazırlıklı olacağız, kar yağsa da hazırlıklı olacağız, güneşli hava için de hazırlıklı olacağız, yağmur yağarsa da hazırlıklı olacağız” dedi.
Dünya ekonomisinin küresel krizin etkilerinden hala kurtulamadığını belirten Babacan, finans sektörü kaynaklı krizlerin etkisinin uzun sürdüğünü söyledi. Babacan, Avrupa ekonomisindeki toparlanmanın yavaş olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Avrupa şu anda deflasyona düştü, büyüme sıfırlarda seyrediyor, yani büyüme durmuş durumda. ABD’de toparlanma var ama oradaki toparlanmanın sonucunda da Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) atacağı adımlar var. Toparlanma ne kadar güçlü olursa FED o kadar erken bir dönemde faiz artırımı sürecine başlayacak. Faiz artırma döneminin ne zaman başlayacağı ve hangi hızda oluşacağı konusunda kendilerinin de fikri olduğunu zannetmiyorum. FED’in her faiz artırımı, dünyaya dalgalar yayacak, bazı ülkeler bu dalgaları hafif hissedecek, bazıları daha şiddetli hissedecek, bazı ülkelerde ise tsunami etkisi olacak. Bunu daha önce de yaşadık. Önemli olan, bu konjonktürü iyi bilip olası etkilere karşı kendimizi iyi hazırlamalıyız.”
Babacan, FED’in faiz artışıyla ilgili en küçük haberin dahi dünya piyasaları üzerinde etki oluşturduğunu belirterek, “FED’in sıkılaştırma politikasıyla Avrupa Merkez Bankası’nın genişletme politikasının nasıl sonuçlanacağı konusunda emin değiliz, bunun olumlu sonuç verip vermeyeceği konusunda ciddi şüphelerimiz var. Bu durumun net etkisinin nasıl olacağı konusunda da açıkçası hiç kimsenin fikri yok” ifadelerini kullandı.
Son aylarda piyasalardaki olağanüstü dalgalanmanın önemli bir sebebinin de bu iki merkez bankasının ortaya koyduğu belirsizlik olduğuna dikkati çeken Babacan, “Euro-dolar kuruna bakıldığında, ilk olarak avro kullanılmaya başlandığı dönemde 1,1 civarında bir rakam, sonra 0.80’i de gördü, 1.60’ı da gördü, geçen seneki maksimum noktası 1.40, şu aralar 1.05, geçen hafta 1.10’du. Yani avro, dolar karşısında bir haftada yüzde 5 değer kaybetti” diye konuştu.
Babacan, bu gelişmelerin çok şiddetli hareketler olduğuna dikkati çekerek, önümüzdeki dönemde bunun ne yönde, nasıl gideceğiyle ilgili de kimsenin net fikri olmadığını belirtti.
Sorulara cevap alamıyoruz
Avrupa Merkez Bankası Başkanı’na “Sizin hedefiniz nedir, bu kur nereye doğru gidecek” diye sorulduğunda cevap alınamadığını ifade eden Babacan, şunları kaydetti:
“FED’e aynı soruyu soruyorsunuz, cevap alamıyorsunuz. Dolayısıyla bu sadece resmi görüşleri değil, her iki tarafta da çok yakın üst seviyede dostlarımız var. Biz Avrupa Merkez Bankası Başkanıyla Goldman Sachs’da çalıştığı dönemden beri çok iyi tanışıyoruz, görüşüyoruz, alttaki ekibinden yine çok iyi tanıştığımız, görüştüğümüz kimseler var. Özel sohbetlerde dahi, onların değerlendirmelerindeki tereddütler bizi açıkçası korkutuyor.
Bütün bunlar olacak, elimizde değil, hava şartları nasıl kontrolümüzde değilse, bu da kontrolümüzde değil, dolayısıyla dünyanın finans ve ekonomi iklimi de kontrolümüzde değil. Peki ne yapacağız? Her türlü şarta karşı hazırlıklı olacağız, kar yağsa da güneşli hava için de yağmur yağarsa da hazırlık olacağız. Bir tsunami olursa da tedbirlerimizi alacağız. Biz önümüzdeki döneme böyle bakıyoruz. Kurumlarımızın elinde her türlü hazırlık var. Kimdir burada en önemli kurumlarımız? Merkez Bankası’dır, Hazine’dir, BDDK’dır, SPK’dır. Bu kurumlar piyasayla iç içe yoğun, düzenleme, denetleme yetkisi olan ve karar alabilen kurumlardır.”
Babacan, Finansal İstikrar Komitesi’nin şimdiye kadar 20’nin üzerinde toplantı gerçekleştirdiğini dile getirerek, bu toplantıları kapalı yaptıklarını, toplantıların yapılıyor olmasının dahi lüzumsuz heyecan oluşturabildiğini söyledi.
Kimsenin eline böyle bir manipülasyon, spekülasyon imkanı vermek istemediklerini vurgulayan Babacan, bu toplantıların sonuçlarının bazen BDDK, bazen Hazine Müsteşarlığı’nın bazen de Merkez Bankası’nın attığı adımlar olarak duyulduğunu kaydetti. Babacan, “Burada önemli olan, çekinmeden, korkmadan doğru zamanda doğru olanı yapabilmek, o günün gerektirdiği politikayı gözünü kırpmadan yapabilmek. Dolayısıyla bunu uygulayacak kurumlarımızın da güçlü olması gerekiyor, bu kurumlarımıza da güvenin sağlanması gerekiyor” diye konuştu.
‘Enflasyon tedbirleri işe yaradı’
Enflasyonla ilgili aldıkları tedbirlerin işe yaradığını ifade eden Babacan, bunun yanı sıra güzel bir sürprizle petrol fiyatlarının düştüğünü söyledi.
Babacan, Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladıklarında petrol fiyatlarının bu kadar düşeceğini kimsenin beklemediğini belirterek, bunun enflasyona faydasının olduğunu ve olmaya devam edeceğini ifade etti. Babacan, OVP’de öngördükleri iki hedefin petrol fiyatlarının yardımıyla gerçekleşeceğini belirterek, “Bu yıl eğer petrol fiyatları böyle devam ederse, yeni bir yükseliş olmazsa %4’ün bir miktar üzeri gibi bir cari işlemler açığı ile bitirmeyi bekliyoruz” dedi.
Sürdürülebilir büyümenin önemine değinen Babacan, “2014 yılı büyümemiz %3, belki biraz altında bir rakamla bitecek. Yine 2014 yılında % 5.8’lik bir istihdam artışı ile çalışanların sayısı 1 milyon 400 bin kişi arttı. Yüzde 3 büyümeye yüzde 5,8’lik istihdam artışı, bu ancak geleceğe güvenle mümkün” diye konuştu.
Yapısal reformlar gerçekleştirdiklerini, 25 öncelikli dönüşüm programı kapsamında yaklaşık 1.250 eylem planı açıkladıklarını belirten Babacan, bunun uzun bir emeğin sonucu olduğunu söyledi.
Babacan, dış konjonktürün kolay olmadığı bir dönemden geçildiğini vurgulayarak, böylesine zor bir konjonktürde içeride çok sağlam durulması gerektiğinin altını çizdi.
Birçok olumsuzlukları atlattıklarını ifade eden Babacan, şunları kaydetti:
“Şimdi önümüzde genel seçim var. Dış konjonktürün yine göreceli olarak zor olduğu bir dönemde genel seçimlere doğru gidiyoruz ama inşallah Türkiye, bundan önceki dönemlerde olduğu gibi o zor şartlarda nasıl alnının akıyla çıktıysa, böylesine dış gündemin ve iç gündemin yoğun olduğu, hemen yanı başımızda Suriye’de bir iç savaşın, Irak’ta ciddi bir istikrarsızlığın sürdüğü, hemen kuzeyimizde Rusya ile Ukrayna arasında bir savaşın olduğu bir dönemde bu sınavı da başarıyla atlatacaktır. Yeter ki temeller sağlam olsun, yeter ki demokrasimiz sıhhatli bir şekilde işlesin, yeter ki temel hak ve özgürlükler konusunda Türkiye sapa sağlam ilkelerini korusun hatta ilerletsin, yeter ki Türkiye’nin hukuk devleti olmak için verdiği mücadele çabası aynı gayrette devam etsin. Bütün bunlar gerçekleşirse bunların hepsini atlatırız.”
Babacan, inşaat sektörüne ilişkin açıklamalarda da bulunarak, sektörün çok önemli bir istihdam alanı olduğunu kaydetti.
Sektörün GSYİH’deki payı artacak
İnşaat sektörünün kentsel dönüşüm, alt yapı yatırımları dikkate alındığında milli gelirden aldığı payın gelecek dönemde artacağını, 2002 yılında toplam çalışanların %4,5’i inşaat sektöründe çalışırken, bu rakamın %7,4’e ulaşmış durumda olduğunu belirten Babacan, “Gelişmiş ülkelerde dahi inşaat sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı Türkiye’den daha yüksek. En gelişmiş ekonomilere baktığımızda, toplam milli gelirin yüzde 7-8’i gibi rakamların inşaat sektöründen oluştuğunu görüyoruz” dedi.
İnşaat sektöründe haksızlıkların olmadığı, çok çalışanın bileğinin gücüyle, alnının teriyle para kazandığı bir yapının kendileri için önemli olduğuna değinen Babacan, “Bununla ilgili imar uygulamaları başta olmak üzere bir yeni hazırlık yapmış durumdayız, Başbakanımızla beraber yaptığımız o geniş toplantıda aldığımız görüşler çerçevesinde bu yasal düzenlemenin de son şeklini verip TBMM’ye göndereceğiz” ifadesini kullandı.
Özellikle kamu altyapı yatırımlarının şu anda dünyada sadece gelişmekte değil, gelişmiş ülkeler için de çok büyük ihtiyaç olduğunu aktaran Babacan bugün pek çok gelişmiş ülkenin altyapısında ciddi bir yıpranma söz konusu olması nedeni ile yenileme ihtiyacı olduğunu bu altyapı yatırımları akıllıca yapılırsa, sadece o altyapı yatırımı yapıldığı zamanki büyümeye katkısı değil, o altyapı yatırımının hizmet ettiği süre boyunca ekonomiye ve büyümeye katkısı olabileceğine vurgu yaptı.
Ekonomide reformlar gerçekleşti
İNTES Başkanı Celal Koloğlu, Başbakan Yardımcı Babacan’ın on iki yıldır ekonomiye yön verdiğini, başarılı politikaları sayesinde Türkiye son on iki yılda çok önemli değişikliklere tanık olduğunu söyledi.
Güvenin, istikrarın, şeffaflığın ve mali istikrarın güçlü Türkiye ekonomisini oluşturduğunu belirten Koloğlu, şöyle konuştu:“2002 yılından beri yapısal reformlar kavramı dilimize yerleşti. Siyasette, eğitimde, adalet sisteminde, sosyal güvenlik alanında ve en önemlisi ekonomide reformlar gerçekleştirildi. Bu reformlar büyümemize destek veriyor. Dilimize yerleşen en önemli kavramlardan birisi de istikrar oldu. Siyasi istikrar ve güvenilir bir hukuk ortamı iş dünyasının vazgeçilmez beklentisidir. Zira, biz iş adamları yarını bugünden tahmin ederek hareket ederiz. Artık, bugün ortaya konulan politika hedeflerinin yarın da uygulanacağına güveniyoruz. Böylece yatırımlarımızda daha cesur davranıyoruz. Siyasi istikrarın ekonomiye yansımalarına hep birlikte tanık oluyoruz. Ekonomik istikrarla siyasi istikrarın birbirini tamamlayan unsurlar olduğunun bilincindeyiz.”
Enflasyon ile mücadeleye kararlılıkla devam edilmesi son derece önemli gördüğünü belirten Koloğlu, “Para Politikasındaki sıkı duruş sayesinde kronik enflasyon günlerinin geride kaldığını görüyoruz.” dedi.
Krizlerden ders çıkardık
“2001 krizinin yaşandığı dönemde enflasyon oranı %68,5 idi. Bugüne geldiğimizde Dünyadaki ekonomik krizlere rağmen 2014 yılında enflasyon oranı %8,17 olarak gerçekleşti. Mikro ve makro ihtiyati tedbirler ile finansal istikrarımız artıyor. Krizlerden ders çıkardık. Bankacılık sistemimiz sağlıklı ve güçlü yapısını koruyor. Cari açığımız, kamu borç stokumuz azalışını sürdürüyor. Küresel krizlere rağmen Türkiye dinamizmini tüm Dünyaya kanıtlar nitelikte reformlar gerçekleştiriyor. Kamu ve özel sektör yatırımlarımız artıyor. Güvenilir bir yatırım ortamını yakaladığımız gibi bürokraside ve şeffaflıkta da eskiye göre iyi bir süreçle yönetiliyoruz.Bu konuda yürütülecek eylem planları ile daha iyi bir aşamaya geleceğimize de inanıyorum.”2008’de dünyada yaşanan krizin tüm ülkeleri derinden etkilediğini, hala Avrupa’nın durgunluktan çıkamadığını kaydeden Koloğlu, “İçinde bulunduğumuz coğrafya kritik günler geçiriyor. Irak’ta, Suriye’de gerginlikler devam ediyor. Rusya, en önemli ticaret ortaklarımızdan birisidir. Bu ülkede ekonomi ve dış siyasette sıkıntılar yaşanıyor.” dedi.
1990’lı dönemlerde %90 seviyelerindeki enflasyon canavarı ile mücadeleyi unutmadıklarını anlatan Koloğlu, şöyle devam etti:
Türk ekonomisini etkileyen sıkıntılara rağmen büyüme ve istihdam olanaklarının geliştiğini, 2010-2013 yılları arasında ortalama % 6’lık, 2014 yılında ise %3 düzeyinde büyüme yaşandığını belirten Koloğlu şöyle konuştu:
“Ancak, biz bu büyümeyi yeterli görmüyoruz. Genç nüfusumuzun istihdam olanaklarını geliştirmek için yüksek oranda büyümeliyiz. İstikrarlı büyüme oranları yakalamalıyız. İstikrarlı büyümenin yolu da yapısal reformlardan geçiyor. Başbakanımız Sayın Davutoğlu son dönemde eylem planlarını açıkladı. 1250 adet Eylem Planı ile Türkiye’miz köklü bir gelişime tanıklık edecek. Bu reformlara yönelik hazırlık önümüzdeki seçim sürecine rağmen yapılıyor. Türkiye için neredeyse unutulan kavramlardan birisi de seçim ekonomisi oldu.
Seçimlere rağmen kayıt dışı ekonomi ile kararlılıkla devam edilmektedir. Kayıt dışı istihdamda da kat ettiğimiz mesafe çok önemlidir. 2000 yılında her iki çalışandan biri kayıt dışı idi. 2014 yılı için son açıklana verilere göre bu rakam %33,9 olarak gerçekleşti. Maliye politikalarındaki sıkı duruştan taviz verilmemesini önemli görüyoruz. Kamu borçları ve cari açığımız sürdürülebilir bir yapıya kavuşmuştur. Bütçe açıklarının gayri safi milli hasıla içerisindeki payı kademeli olarak azalmaktadır. Enflasyonla mücadelede para politikası etkin bir araç olarak kullanılmaktadır. Türkiye, yatırımlar için güvenli bir liman olma yolunda ilerlemektedir.”
Türkiye markası tüm dünyada
Elde edilen bu başarıda Başbakan Yardımcısı Babacan’ın uyguladığı ekonomi politikalarının katkısı büyük olduğunu vurgulayan Koloğlu, “Türkiye markası, tüm dünyaya yerleşmektedir.” dedi.
İstanbul’un finans merkezi olma yolunda ilerlediğini, uluslararası şirketlerin gözünün Türkiye’de olduğunu belirten Koloğlu şunları söyledi: “Zatıaliniz ve çalışma arkadaşlarınız sayesinde Türkiye G 20’nin başkanlığını yürütüyor.
G 20 Başkanı olarak seçilmek Türkiye’nin mali piyasalarda güvenirliği açısından da önem arz etmektedir. Türkiye’nin güvenirliliği ise ülke kredi notumuzun yükselmesine katkı sağlayacaktır. Maalesef, Türkiye’nin kredi derecesi ekonomik gelişme sürecimizin gerisinde kalmaktadır. Bunun nedenlerini iyi analiz etmemiz gerekiyor. G 20’de de altyapı yatırımlarını temel bir öncelik alanı olarak ilan edilmesi de sektörümüz için önemli bir teşviktir.İnşaat sektörü Türkiye’nin en önemli teminatıdır. Sektörümüzün, istihdamın gelişimi açısından da önemli bir işlevi bulunuyor.”Hükümetin kalkınmada inşaat sektörü önemli bir araç olarak gördüğünü, bunun sektörün çalışma azmine dinamizm kattığını belirten Koloğlu, “Ulaştırma yapısında olağanüstü gelişmelere tanık olduk. Artık, inşaat sektörü olarak daha büyük düşünüyoruz.” dedi.Havalimanları, köprüler, otoyol projeleri ile Türkiye’nin ulaştırmada bölgesel üst olma hedefine yaklaştığını, enerji arz güvenliği için büyük ölçekli projelere imza atıldığını, sağlık ve eğitim gibi alanlarda altyapının güçlenmesine önem verildiğini anlatan Koloğlu, sağlıklı kentler inşa etmek için Cumhuriyet tarihinin en önemli seferberliği başlatıldığını söyledi.
Türkiye’nin artık uzun vadeli hedeflere koşan bir ülke olduğunu belirten Koloğlu, şöyle konuştu:
“Hep birlikte sağduyulu hareket etmemiz gereken günlerden geçiyoruz. Türkiye’nin başarısını gölgeleyecek gerilimlerden uzak durmak gerekiyor. Hak ve özgürlüklerin inşa edildiği bir hukuk devleti olmalıyız. Ekonomik kalkınmamızı hızlandırmalıyız. Tasarruf oranlarının gayri Safi Milli Hasıla içerisindeki payı gelişmiş ülkelerin gerisinde kalıyor. Öncelikle tasarruf oranlarımızı hızla yükseltmemiz gerekiyor. Tasarruflar yapılacak yatırımların garantisidir. Yeni yatırımlarla Türkiye büyüyecek, gelir dağılımı da iyileşecektir. Enerji kaynaklarımız sınırlı. Sınırlı olan kaynaklarımızı maksimum verimlilikte kullanmak zorundayız. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak adımları da hızla atmamız gerekiyor. Elde edilecek başarı enerji ithaline ayrılan kaynakların daha etkin kullanılmasının yolunu açacaktır. Türkiye sanayisi güçlü bir ülkedir. Ama, Dünyada çok yüksek bir rekabet ortamı var. Bu rekabet ortamında ileri teknoloji üreten, yenilikçi, kalite ve verimlilik anlayışını ön plana alan üretim yapmalıyız Eğitimin seviyesini ve niteliğini arttırmak için her türlü çabayı göstermeliyiz. Eğitimli nüfus çalışma hayatında nitelikli iş gücü istihdamı anlamına geliyor. İşgücünün verimliliği ve kalitesi rekabetin temel koşuludur. Ülkemizde mesleki yeterlilik sisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmalar nitelikli iş gücünün teminatıdır. Mesleki Yeterlilik Sisteminin en önemli parçası belgeli işgücü çalıştırılmasıdır. Biz bu konuda tüm çalışmalarımızı tamamladık. On bir ilimizde merkezlerimiz hazır. 2015 yılında yayımlanmasını beklediğimiz Kanun ile tüm işçilerimiz akredite belge sahibi olacak.Türkiye’miz kaliteli ve verimli işgücü ile hedeflerine koşacak.”
Toplantı Başbakan Yardımcısı Ali Babacan adına Orman ve Su İşleri Bakanlığı Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Seferberliği Kampanyası kapsamında fidan dikilmesi için yapılan bağışa ilişkin sertifikaların sunulması ile sona erdi..